Önlenebilir Bir Risk Olarak Meslek Hastalığı

O. Alp Ergör; Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı AD, RİSKYÖN Yönetim Kurulu Başkanı, alp.ergor@deu.edu.tr

GİRİŞ

Meslek hastalığı, küresel düzeyde çalışma hayatında olan insanların yaklaşık yarısının doğrudan karşı karşıya olduğu bir risktir. Kuramsal olarak, tıpkı iş kazaları gibi tümüyle önlenebileceği öngörülen meslek hastalıklarına neden olan etmenler son derece yaygındır. Buna karşın, meslek hastalıklarının tanısıyla ilgili sorunlar, yalnız ülkemizde değil, küresel olarak da çözülememiş sorunlardan biridir. 

Bu hastalıkların önemli bir özelliği de, koruma ve önlem süreçlerinin iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışan tüm profesyonelleri ilgilendirmesidir. Meslek hastalığı, yalnızca işyeri hekiminin ya da işyeri hemşiresinin değil, iş güvenliği uzmanı mühendisin de iş psikoloğunun da iş hijyenistinin de işyeri yöneticisinin de doğrudan ilgi alanına girer. Bunun temel nedeni, işyerinde görülen her meslek hastalığının ya da meslek hastalığı ön tanısı alan  çalışanın bireysel düzeyin ötesinde “hasta işyerini” göstermesidir. Meslek hastalıkları ile ilgili süreç de tıpkı iş kazaları ya da ramak kala kazalar gibi ele alınmalı, her tanı ya da ön tanıdan sonra işyerinde eksik kalan, çalışmayan ya da bulunmayan önlemler aranmalıdır.

Meslek hastalığı kavramını daha kolay tartışabilmek için bu yazıda aşağıda sıralanan temel sorulara yanıtlar aranacaktır:

Meslek hastalığı nedir?

Dünyada ve ülkemizde meslek hastalığı hangi sıklıkta görülür?

Meslek hastalıklarının türleri nelerdir?

Meslek hastalığı ile ilgili sorunlarımız nelerdir?

Meslek hastalığı  çalışanların sağlık ve güvenliği bağlamında nasıl yönetilebilir?

MESLEK HASTALIĞI NEDİR?

En yalın biçimiyle, sonradan ortaya çıksa bile, işin ya da mesleğin uygulanma sürecinde karşılaşılan tehlikelerin oluşturduğu akut ya da kronik sağlık sorunlarını, meslek hastalığı olarak tanımlamak olasıdır. Bu aşamada, 6331 sayılı Yasa’daki kuramsal hatayı vurgulamakta yarar  vardır. Yasa, meslek hastalığını yalın biçimde, ancak “mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık” olarak tanımlamaktadır  [1]. Oysa tehlike-risk ilişkisinde meslek hastalığı bir sonuçtur, diğer bir deyişle meslek hastalığı, meslekle ilgili tehlikelerle karşılaşmanın getirdiği bir risktir. Bu tanımı yalın tutmakta yarar  vardır.  5510 sayılı Yasa’da ise meslek hastalığı biraz daha karmaşık biçimde tanımlanmakla birlikte kapsam bir bütünsellik içermektedir: “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.”  [2].

Söz gelimi, sabah bir üst solunum yolu virüsüne bağlı enfeksiyonu olan hastasını muayene eden hekim, bir ya da iki gün içinde gripal enfeksiyon geçirirse, bu bir meslek hastalığıdır. Günde 5  – 6 saat klavye ile çalışan bir ofis çalışanında, el bilek ekleminde ortaya çıkan, kas iskelet sistemi sorunu da bir meslek hastalığıdır. On beş yıl gemi söküm işinde çalışan bir kaynakçının akciğerlerinde inorganik tozların birikmesi ve buna karşı gelişen doku reaksiyonu olan pnömokonyozu da;  metal yüzeyleri kromla kaplama işlemi yapan bir atölyede çalışan işçinin deri bulguları da birer meslek hastalığıdır. Yirmi yıl arazide çalışmış bir tarım işçisinin cilt kanseri de büyük olasılıkla mesleğe bağlıdır. Öğrenci velisinden şiddet gören bir öğretmenin birkaç ay sonra ortaya çıkabilecek travma sonrası stres bozukluğunu da bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Meslek hastalığında ortaya çıkan sağlık sorununun yapılan işle ilişkisi temel ögedir.  Bu gözle baktığımızda çevremizde meslek hastalığı olarak tanımlanabilecek sağlık sorunu sayısının çok artığını gözleyebiliriz.

Tarihte iş ve hastalık ilişkisine değinen pek çok hekim ya da bilim insanı olsa da (Hipokrat, El-Razi, gibi) bu alanda basılan ilk kitabın yazarı Bernardino Ramazzini (1633 – 1714) bir paradigmayı kırmış ve yeni bir düşünüş sistematiğinin temellerini atmıştır. Hekimlerin hastalarına sorması gerekenler arasına “mesleğiniz nedir?” sorusunun eklenmesini öneren Ramazzini ünlü kitabını yazmasına neden olan olaylardan birini, evinin lağım çukurunu boşaltmak için çalışan bir işçiyi gözlemiyle ilişkilendirir. Ramazzini, işçinin çok hızlı çalıştığını fark etmiştir. Neden bu denli hızlı çalıştığını sorar. İşçi lağımdan yayılan duman ve buğuların gözlerde ciddi tahrişe neden olduğunu, “kör olmamak için, bu dumanla olabildiğince kısa süre karşılaşmak için hızlı çalıştığını” söyler [3]. Kuşkusuz, bu gözlem Ramazzini’yi “İşçilerin Hastalıkları” adlı, bugün bile değerini koruyan kitabını yazmaya iten tek etmen olmamalı, arkasında bu yetkin bilim insanının derin gözlem gücü ve birikimi yer alıyor olmalıdır. Ancak, kendisinin de belirttiği gibi bu gözlemin bir kırılma noktası olduğu düşünülebilir. Ramazzini, eklemelerle 55 mesleğin hastalıklarına ilişkin gözlemlerine dayanan bu eserde kimyacılardan, yapı ustalarına, balıkçılardan matbaa çalışanlarına, madencilerden ebelere kadar pek çok işi ve bu işlerde çalışanları gözlemiş, dönemin klasik bilgileri ışığında işe, hastalıklara hatta korunmaya yönelik yorumlar yapmıştır.  Ramazzini meslek hastalıklarıyla ilgili kitap yazan ilk ve tek bilim insanı değilse de, meslek ve hastalık ilişkisini bir bütünsellikle ele alan eser, bu açıdan bir ilktir ve günümüzde bile önemini korur.

İş ya da meslek ve hastalık ilişkisini ele alırken yalnızca bir ya da birden çok tehlikeyi içeren çalışma ortamını değil, işçilerin süre ve ücretlerini kapsayan çalışma koşullarını da göz önünde tutmak gerekir. İşçiler, günlük yaşamlarının yaklaşık üçte birini çalışma yaşamında, çalışma ortamının içinde geçirirler. Bir diğer söylemle işçiler, çalıştıkları her gün, yaklaşık 8 saat işteki tehlikeli etmenlerle karşı karşıya gelir. Kimyasallar, fiziksel ve biyolojik tehlikeler, ergonomik ve mekanik etmenler, psikososyal tehlikeler gibi gruplarda incelenen bu tehlikeli etmenlerin, organizmaya tek başlarına değil birlikte etki ettiklerini vurgulamakta yarar olacaktır. Meslek ve hastalık ilişkisini anlamayı, açıklamayı güçleştiren ögelerden biri de çoklu karşılaşmadır  [ 5]. Söz gelimi psikososyal tehlikelerin etkisinin yoğun olduğu, gerilimin yüksek olduğu bir işçinin ergonomik etmenlerle ilişkisi de farklılaşacak, olasılıkla olumsuz etki artacaktır.  

Ülkemizde, Cumhuriyet sonrası dönemde meslek hastalıklarıyla ilgili ilk ve önemli saptamalar Dr. Sabriye Dosdoğru ve Dr. Hulusi Dosdoğru tarafından 1946’da yazı dizisi şeklinde yayımlanan ve 1990 yılında kitaplaştırılan “Sağlık Açısından Maden İşçilerimizin Dünü, Bugünü” adlı eserde göze çarpar. Sanayinin çok güçsüz olduğu ve kömürün başat enerji kaynağı olduğu Cumhuriyet Devriminin ilk yıllarında, meslek hastalıklarıyla ilgili odak da başta Zonguldak olmak üzere kömür havzası ve maden işçileri olmuştur.

Birinci Ulusal İşçi Sağlığı Kongresi ise sosyal devletin güçlendiği bir dönemde, bu alanda saptanan sorunları ve üretilenleri bir araya getiren çok önemli bir adımdır. Bu dönem, Dr. Engin Tonguç’un Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcısı olduğu ve Zonguldak dışında da Meslek Hastalıkları Hastanelerinin açıldığı dönemdir.

Kuşkusuz ülkemizde meslek hastalıklarının tarihi bunlarla sınırlı değildir. Sürece yayınlanan, siyasi nedenlerle aksayan, zaman zaman birbirinden kopuk olsa da bir biçimde birleşen çok az sayıda insanın büyük emeğini anmak gerekir (HASUDER, 2023) [6]. Buna karşın, Dr. Engin Tonguç, Dr. Haldun Sirer, Prof. Dr. İsmail Topuzoğlu, Dr. Nazif Yeşilleten, Prof. Dr. Turhan Akbulut gibi pek çok ismin meslek hastalıklarıyla ilgili emekleri de bir başka yazının konusu olarak düşünülmelidir.

DÜNYADA ve ÜLKEMİZDE MESLEK HASTALIĞI HANGİ SIKLIKTA GÖRÜLÜR?

Yerküredeki 8 milyar 100 milyon insan içinde ekonomik aktif olanlar yaklaşık %45’i oluştururlar [7]. Üç milyar 600 milyon dolayındaki bu kitlenin yaklaşık %80’i “ağır ve tehlikeli” işlerde çalışmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) her yıl bu ekonomik olarak aktif çalışanlar arasında 160 milyon yeni meslek hastalığı olgusu ortaya çıktığını belirtmektedir [8]. UÇÖ’nün bu hesaplaması, görülme sıklığı (insidans) hızıdır; bir diğer söylemle, her yıl küresel ekonomik aktif işgücünde görülecek yeni meslek hastalığı sıklık hızını gösterir.  Bu hız her yıl, bin çalışandan 44 kişide yeni bir mesleksel sağlık sorunu tanısı konduğunu göstermektedir. UÇÖ meslek hastalıkları insidans hızını ülkemize uyarlarsak, payda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verileri kullanılarak 32 milyon 588 bin olarak düşünüldüğünde, ülkede her yıl yaklaşık 1 milyon 400 bin “yeni” meslek hastalığı tanısı konması beklenir.

Ülkemizde, meslek hastalıkları ile ilgili verileri değerlendirmeler, yalnızca Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından edime uygun görünen olgular üzerinden yapılmaktadır. Sayıları artan iş ve meslek hastalıkları uzmanları tarafından konan tanılar ve işyeri hekimlerinin ön tanıları, henüz bu değerlendirmenin paydasına yerleştirilmemektedir.

SGK 2022 verilerine bakılırsa, meslek hastalığı sıklık hızının binde 0,04 olduğunu görürüz. Bu veri de o yıl içinde edime almış meslek hastalıklarını gösterdiği için UÇÖ verisiyle karşılaştırılabilir ve ülkemizdeki verilere göre, her yüz bin işçiden 4 kişide yeni meslek hastalığı tanısı konduğu söylenebilir.

Burada ülkemizde meslek hastalığı verilerinin yalnızca SGK ölçütlerine göre %10 üzerinde maluliyet nedeni olan “meslek hastalıkları” tanılarından oluştuğunu vurgulamak gereklidir. Oysa yalnızca 2023 yılında iş ve meslek hastalıkları uzmanları tarafından meslek hastalığı tanısı konan işçi sayısı 2.000’den fazladır. Eğer SGK verisiyle bu veriyi harmanlarsak ülkemizde meslek hastalığı sıklık hızının, yüz binde 18 dolayında olduğunu söyleyebiliriz.

MESLEK HASTALIKLARININ TÜRLERİ NELERDİR?

Meslek hastalıkları verilerinde pnömokonyozları ön planda görmemizin nedenlerinden biri, ulusal düzeyde tarihsel olarak kömür madenciliği ile ilgili kurumsal yapıların yerleşmiş olması, bir diğeri maden işkolunda kamudaki sendikal örgütlenmenin gücü, ulusal düzenlemelerimizdeki, Tozla Mücadele Komisyonu gibi kurumsal yapıların varlığı olabilir.

Oysa meslek hastalıkları cilt hastalıklarından kimyasalla karşılaşmaya bağlı sorunlara, kanserlerden, kas iskelet sistemi hastalıklarına, gürültüye bağlı sağlık sorunlarından psikososyal tehlikelere bağlı sorunlara, nörolojik sistem hastalıklarına kadar çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkabilir [9-14].

Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (EU-OSHA) kesitsel çalışmaları ve UÇÖ tarafından yapılan yansıtmalar, bu alandaki  kaynak ve raporlar kadar bu alanda görülen sorunların çok çeşitli olduğunu gösteriyor [15–17].  Kuşkusuz bu çeşitlilik, etkin bir veri izlem sisteminin olmaması durumunda, sorunları işle ve işçinin mesleği ile ilişkilendirmeyi de güçleştirmektedir.

MESLEK HASTALIĞI İLE İLGİLİ SORUNLARIMIZ NELERDİR?

Bu alanda yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen veriler, meslek hastalıklarını saptamakla, izlemekle ilgili önemli sorunlarımız olduğunu gösterir.

Öncelikle meslek hastalığı tanısı ile ilgili sorunları ele almak yararlı olacaktır. Meslek hastalığı tanısı işyerinden başlar. İşyeri hekiminin ve işyeri sağlık güvenlik biriminin, burada çok önemli bir rolü vardır. Tehlike ve risk yönetimi, tanı sürecinin önemli parçaları olup, alınacak önlemlerin doğru belirlenmesine de yardımcı olur. Tehlikeli etkenin işçi ile karşılaşması ve işçinin vücudunun bu tehlike ya da tehlikelere yanıtı, işyeri hekiminin yönetmesi gereken bir bölümdür. İşyeri hekimi ön tanıyı koyduktan sonra işçiyi, iş ve meslek hastalıkları uzmanının bulunduğu bir hastaneye sevk edecektir. Burada önce hastalığın kesin tanısı ardından, işçiden alınan öykü ve işyeri sağlık ve güvenlik biriminden sağlanan bilgilerle, nedensellik ilişkisi kurulacak ve meslek hastalığı tanısı kesinleştirilecektir.

Daha sonra, işçi edim için SGK üzerinden bir süreç başlatabilir ya da hastalık henüz edime izin verecek düzeyde olmayabilir. Bu aşamada bir başka önemli süreç mutlaka işletilmelidir: meslek hastalığına neden olabilecek tehlikelerin yönetimi. İşçi işyerine geri dönecek ve çalışacaktır. Oysa işyerindeki kimi tehlikelerle karşılaşması ve bunların sağlığını bozması engellenememiştir.

Klinik tablonun düzeyi ya da sigorta süreçlerinin işleyip işlememesinden bağımsız olarak her meslek hastalığı ön ya da kesin tanısı o işçinin etkilenmesini engelleyecek önlemler konusunda işyeri sağlık ve güvenlik biriminin harekete geçmesini gerektirir. Bu süreci iş kazalarına ya da ramak kala kazalara benzetebiliriz. Meslek hastalığı da tıpkı iş kazaları gibi ekibin önlemlere, aksayan koruma paradigmasına (değerler dizisine) geri dönmesini sağlamalıdır.

Ulusal düzenlemelerimizde, meslek hastalığı tanı sürecinde, işyeri hekimlerine yer ve yetki verilmemesi, ikinci ve üçüncü basamak hastanelerde görev yapan iş ve meslek hastalıkları uzmanları sayısının henüz yeterli sayı ve düzeyde olmaması ya da bu uzmanların uygun biçimde çalıştırılmamaları da, tanı sorununu derinleştirmektedir.

İş ve meslek hastalıkları uzmanlığı 2013 yılından  başlayarak, bir yan dal programı olarak yaygınlaşmış, bu alanda çalışan uzmanlar mesleki bir örgütlenmeye (İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği – İMUD) gitmişlerdir. İşyeri hekimliği kurumsal bir yapı olarak, alanda kabul görmüş ve yerleşmiştir. İşyeri hekimleri de “İşyeri Hekimleri Derneği” altında mesleksel gelişimlerine somut katkı yapmaktadırlar.

Meslek hastalıkları ile ilgili bir diğer sorun, çalışanların sağlık sorunlarının nedenselliğinin oluşturulmasıdır. Her zaman bir akciğerleri çevreleyen zar biçimindeki dokunun bir tür kanseri olan mezotelyoma ya da kurşun zehirlenmesi tanısı kadar kolay ve nedenselliği açık olamayabilen bu durum, hem tehlikelerin hem çalışanın düzenli izlemini ve ulusal düzeyde de güçlü bir sürveyans[2] (gözet-izle) sistemini gerektirmektedir. Bu başlık da bir başka tartışma konusu olarak ele alınacaktır.

Meslek hastalıkları ile ilgili pratik sorunlardan biri de, SGK ve meslek hastalığı ilişkisidir. SGK, kurumsal yapısı ve doğası gereği, meslek hastalığını, edime dayalı bir olgu olarak ele almaktadır. Tanı havuzu için, istisnalara yer veren bir yapı olsa da liste kullanılmakta ve edim ancak belli düzeyde (%10) maluliyetten sonra söz konusu olmaktadır. Burada asıl dikkat edilmesi gereken, meslek hastalığı ile ilgili ulusal veri olarak bu edime dayalı olguları kullanmamızdır. Bu durum, bir buzdağı gibi düşünülebilir. Edime esas olgular üzerinden yapılan değerlendirme, ancak meslek hastalığı sorununun yüzeydeki çok küçük bir bölümüdür. Edime dayalı olmayan, henüz ya da çok uzun zaman işçinin yaşam kalitesinde büyük değişikliklere neden olmayacak meslek hastalıkları veri olarak değerlendirilmemektedir. Diğer bir değişle, binlerce işyeri hekiminin ve 100 dolayında iş ve meslek hastalıkları uzmanının koyduğu ön tanı ya da tanılar meslek hastalıkları veri havuzuna girmemektedir. Oysa bu düzeyde hastalıklar, işyerinde alınmayan, atlanan ya da işlevsiz olan önlemlere yönelik çok önemli bir veri sunarlar. Ulusal düzeyde, edim dışı kalan meslek hastalıklarının da veri olarak ele alınacağı bir  sürveyans (gözet – izle) sistemi çok önemli bir gereksinimdir. 

Meslek hastalığı bir sonuçtur. İşçinin bu sonuca ulaşması sürecinde tehlikelerle çeşitli biçimlerde karşılaşması söz konusudur. Hastalığın ortaya çıkması, bu karşılaşmaların önlenemediği anlamına gelir. Bunu iş kazası ya da ramak kala kaza süreci ile koşut olarak değerlendirmekte yarar vardır. Her ramak kala, dahası her tehlikeli durum ya da sapma, güvenlik önlemleri açısından çok değerli birer veridir. Bu bağlamda ele alındığında işçinin sağlığındaki her sapma, her erken tanı ya da ön tanı, bir dizi önlemle ilgili soruna ilişkin değerlendirme yapmayı gerektirir. Tehlikeli etmenlerin işçi ile karşılaşma biçimleri düşünüldüğünde bu alanın, tam bir ekip çalışması gerektirdiği görülecektir.

Bir diğer sorun alanı da, meslek hastalığı ile ilgili algıdır. İşveren bu tanıyı alınması gereken önlemler olarak değil, olası tazminat davalarına karşı direnç gösterilmesi gereken bir öge olarak görürken, işçi açısından da meslek hastalığının bir damgalama alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Söz gelimi bir madenci, döküm işçisi ya da kaynak işçisinin pnömokonyoz tanısı alması, öncelikle işletmenin iş sağlığı ve güvenliği süreçlerini gözden geçirmesini sağlamalıdır. Eğer meslek hastalığı tanısı, işçinin sürecin dışına doğru itilmesi, uygun bir fırsatta işten çıkarılması gibi sonuçlar doğurabiliyorsa, bu tanıyı işçi de işveren de görmek istemeyecektir. Bu algı, işçi açısından ele alındığında başka bir işyerinde, yıllardır yetkinleştiği alanda çalışma olanağı bulamaması anlamına gelirken, işveren için benzer durumdaki çok sayıda işçinin tazminat talebi olarak düşünülecektir.

Oysa doğası gereği, meslek hastalıklarının ancak küçük bir bölümü, hiç değilse başlangıç aşamalarında, edime hak kazanacak düzeyde sağlığı bozacaktır. Burada meslek hastalığının, tıpkı iş kazasında olduğu gibi hasta işyeri anlamına geldiğini unutulmamalıdır. Örneğin, bir montaj işçisinin el bileğinde, yineleyen harekete ve güç kullanımına bağlı el bileği ekleminde ortaya çıkabilecek bir sorun, önce göreli basit yakınmalarla kendini gösterecek, işyeri hekimi periyodik (dönemsel) muayene sırasında ya da işçiyle günlük iletişimi sürecinde bu sorunu fark edebilecektir. Bir mesleksel sağlık sorunu olan bu durum, büyük olasılıkla Carpal Tünel Sendromunun tüm bulgularını içermeyen, sınırlı yakınmalarla kendini gösteren bir bozulma olacaktır. İşyeri hekiminin süreci ekiple paylaşması ve hem işçiye hem de sürece yönelik önlemlerin geliştirilmesi meslek hastalığının ilerlemesine engel olacak, o işçiyi üçüncül bağlamda, diğer çalışanları ise birincil ya da ikincil düzeyde koruyabilmek için önemli bir işaret olacaktır. Böyle bir sağlık sorunu, SGK düzeyinde ise edime esas bir dosya olmayacaktır. Asıl sorun, işçilerde gözlenen erken bulguların, sağlıkta sapmaların izlenebilmesi, yakalanabilmesi ve ekip çalışmasıyla uygun önlem ve koruma politikalarının geliştirilmesidir.

Risk Yönetimi Derneği (RİSKYÖN) İş Sağlığı ve Güvenliği Hukuku Uzmanlık Grubunun Şubat – Nisan 2024 arasında düzenlediği  çevrimiçi panelin kayıtları, meslek hastalıkları ile ilgili sorunların bütünsel olarak ele alındığı bir kaynak olarak önerilebilir [18].[i]

MESLEK HASTALIĞI İŞÇİLERİN SAĞLIK ve GÜVENLİĞİ BAĞLAMINDA NASIL YÖNETİLEBİLİR?

İşletme/işyeri düzeyinde ele alındığında meslek hastalığı, yöneticiler için, mühendis için, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı için, alınmayan ya da aksayan bir dizi önlemi gösteren bir işarettir. Tıpkı iş kazası süreçleri gibi incelenmesi gerekir ve bu incelemenin bütünsel olabilmesi için bir ekip işi olarak ele alınmalıdır.

Sistem düzeyinde ele alındığında ise sosyal devlet modelinin temel özelliklerinden biri olan üçlü yapının bozulmuş olması ve emeğin sendikal gücünün zayıflığının meslek hastalığı tanısı ile ilişkili önemli sonuçlar doğurduğu söylenebilir.

Meslek hastalığı, bir koruma değerler dizisinin (paradigmasının) içinde ele alınmalıdır. Tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin birbirleriyle ve çalışanlarla etkileşimi, ortamda tehlike düzeylerinin ve önlem etkinliğinin izlenmesi, işçilerin biyolojik izlemleri, bu değerler dizisinin birer parçasıdır. Korumanın böyle bütünsel bir bağlam içinde ele alınıp uygulanabilmesi için üçlü yapıdaki tarafların işlevlerini tam olarak yerine getirebilmeleri gereklidir. Söz gelimi devletin düzenlemeleri yapması ve bunlara uyumu gözlemesi (denetim), verileri düzenli olarak izlemesi (sürveyans) gerekir. İşverenin, çalışanı korumayı ve gerekli önlemleri almayı öncelikli bir değer sistemi olarak görmesi ve uygulaması, ISO 45001 gibi uluslararası standartlara, küresel piyasa dinamiklerine ya da işverenin entelektüel birikimine bırakılamaz. Kurallara uyum ve izlem ancak ulusal düzeyde öncelikli ve temel bir politika olabilirse işverenin bütünü tarafından uygulanabilir. İşçinin sağlık ve güvenliğinin öncelikli değer olması ve uygulamanın bu doğrultuda yürütülmesi içinde üçlü yapının diğer tarafı olan emeğin güçlü olması gerekir. Üçlü yapı, kapitalist sistem içinde, kurumsal olarak tarafların güç dengelerini sağlayabilmenin en önemli araçlardan biridir. Sendikal örgütlenmenin sağlayacağı bu güç, diğer tarafların işçilerin sağlığı ve güvenliği bağlamında işlev ve sorumluluklarını yerine getirebilmelerinin temel aracıdır.

Birleşik Krallığın ilk hekim iş müfettişi Sir Thomas Morison Legge’in 9. Yüz yılın son çeyreğinde kaleme aldığı ve bugün de geçerli olan aforizmalarını anımsamakta yarar vardır [19]:

– İşveren her şeyi yapmadığı sürece işçinin kendi başına yapabileceği bir şey yoktur…

– … mesleksel Pb zehirlenmesi kurşun dumanının solunmasına bağlıdır, dolayısıyla zararlı dumanın solunmasını engellerseniz zehirlenmeye engel olursunuz…

– Tüm çalışanlar karşılaştıkları tehlikeler konusunda bilgilendirilmelidirler.

–  …çalışanların değiştiremeyecekleri önlemler alırsanız koruma sürecinde başarılı olabilirsiniz…

–  … eldiven, gözlük, maske gibi araçlar bir ölçüde yarar sağlar ancak etkili değildirler…

-…

SONUÇ

Meslek hastalıkları ile ilgili bilgi, önlem üretmeye yeterlidir. Bu bilgilerin kullanılabileceği zemine, bunları benimseyip kullanabilecek ekiplere, süreci izlenecek bir sürveyans (gözet-izle)  sistemine, emekçinin ve işverenin bilgi düzeyinin artırılmasına gereksinim vardır.

Bireysel düzeyden toplumsal düzeye doğru bakıldığında, işçinin meslek hastalıkları da içinde olmak üzere, işçi sağlığı ve güvenliği sorunlarının güçlü ve kapsamlı biçimde gündemde tutulabilmesi, ancak emeğin üçlü yapıdaki gücünü kazanmasıyla sağlanabilecektir.

KAYNAKÇA

1. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu. Mevzuat Bilgi Sistemi, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=6331&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5; son erişim tarihi: 2 Mayıs 2024.

2. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortawsı Kanunu. Mevzuat Bilgi Sistemi, 1.5.5510.pdf (mevzuat.gov.tr); son erişim tarihi: 2 Mayıs 2024.

3. Carnevale F., Mendini M., Moriani G. P. (Eds.) Ramazzini B.2009. Works. 111-115, ICOH.4. Faisandier L et al. 2011. Occupational exposome: A network-based approach for characterizing Occupational Health Problems Journal of Biomedical Informatics 44 545–552.

-5. Bosson-Rieutort D, de Gaudemaris R, Bicout D.J. 2018. The spectrosome of occupational health problems. PLoS ONE 13(1): 190-196.

6. Ergör O. A. Cumhuriyetin Yüz Yıllık Yolculuğunda İş Sağlığının Gelişimi. Kılıç B., Erbaydar T., Çamur D. (Eds). Türkiye’de Halk Sağlığının Yüzyılı ve Geleceği içinde; sayfa:. 322 – 333. HASUDER, 2023.

7. World Bank https://data.worldbank.org/indicator/SL.TLF.TOTL.IN https://ilostat.ilo.org/resources/concepts-and-definitions/description-labour-force-statistics (Erişim: 5 Mayıs 2024. Son erişim tarihi: 5 Mayıs 2024.

8. WORLD DAY FOR SAFETY AND HEALTH AT WORK, Join in building a culture of prevention on OSH, 28 APRIL, ILO, 2015.

9.  Taiwo O.A., Mobo B. H. P., Cantley L. 2010. Recognizing Occupational Illnesses and Injuries Am Fam Physician.;82(2):169-174.

10. Zhou S et al. 2024. Occupational noise and hypertension in Southern Chinese workers: a large occupational population-based study. BMC Public Health;24(1):541.

11. Sit G, Orsi L, Iwatsubo Y, et al. 2024. Chronic occupational exposures to irritants and asthma in the CONSTANCES cohort. Occup Environ Med;81:129–135.

12. Scholz-Odermatt S.F. , Cherix A.Z. 2024. Work-Related Mental Health Problems in Switzerland. JOEM, Volume 66, Number 5.

13. Takala J, et al. 2014. Global estimates of the burden of injury and illness at work in 2012. J Occup Environ Hyg.11(5):326-37.

14. Tahernejad S., Farahi-Ashtiani I., Veisani Y., Ghaffari S., Sahebi A., Makki F.  2024. A systematic review and meta-analysis of musculoskeletal disorders among firefighters.. Journal of Safety Research 88 374–381. 

15. Rushton L. 2017. The Global Burden of Occupational Disease. Curr Envir Health Rpt  4:340–348.

16. Cavet M., Irastorza X., Schneider E., Vilahur N. 2023. Occupational cancer risk factors in Europe – first findings of the Workers’ Exposure Survey. European Agency for Safety and Health at Work (EU-OSHA).

17. Bilir N. 2016. OCCUPATIONAL SAFETY and HEALTH PROFILE: TURKEY. ILO.

18. RİSKYÖN YouTube Kanalı  https://www.youtube.com/@riskyonetimidernegi2269

https://riskyonetimi.org.tr/uzmanlik-grubu-etkinlikleri/ , son erişim tarihi: ????19.  London, L. 2000. ETHICS IN OCCUPATIONAL HEALTH: Challenges for South African Health Professionals. Working Paper No. 2, Published by the Department of Public Health, University of Cape Town.


[2] Sürveyans (gözet-izle): Sağlık ve güvenliği ilgilendiren ve etkileyen tüm verilerin sürekli toplanması, analiz edilmesi, bu analizlerin koruma, önleme geliştirilme amacıyla girişime dönüşmesi için tüm paydaşlarla paylaşılması ögelerinden oluşan bir izlem sürecini tanımlar. Halk sağlığı ve işçi sağlığı alanında olmazsa olmaz uygulamalardan biridir. 

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ

YÜKSEKTE ÇALIŞMALARDA YATAY YAŞAM HATLARI

Yüksekte güvenli çalışmanın ayrılmaz parçası olan yatay yaşam hatları, toplu koruma tedbirlerinin alınamadığı veya yeterli olmadığı durumlarda tercih edilmesi gereken, yüksekte çalışan personelin düşme sonrası meydana gelebilecek olumsuz sonuçları, riski en aza indirmek için tasarlanmış sistemlerdir. Düşme riskini azaltmanın temelde iki unsuru, düşme önleme ve düşme durdurma olarak değerlendirilebilir. Düşme önleme sistemleri toplu koruma tedbirleri […]

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ

KAPALI ALAN (CONFINED SPACE) ÇALIŞMALARINDA İŞ İZİN SİSTEMİNİN (PERMIT TO WORK) UYGULANMASI

. GİRİŞKapalı alanlar (confined spaces), yapısal özellikleri ve sınırlı giriş-çıkış imkanları nedeniyle işçi sağlığı ve güvenliği açısından ciddi riskler barındıran çalışma ortamlarıdır. Bu tür alanlar, yetersiz doğal havalandırmaları, toksik gaz birikimi, fiziksel engeller ve kurtarma zorlukları gibi çok çeşitli tehlikeler taşır. Endüstriyel tesislerden tarım alanlarına kadar pek çok sektörde rastlanabilen kapalı alanlar, iş kazası istatistiklerinde […]

Künye
Yerel Süreli Yayın
YAYIN TARİHİ
Kasım 2024
Cilt: 65 Sayı: 778
MMO ADINA SAHİBİ
Publisher
Yunus Yener
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Executive Editor
Yunus Yener
YAYIN SEKRETERİ
Editorial Secretary
Ceren Yılmaz Aras
Yayın Kurulu
Editorial Board
S. Melih Şahin
Fuat Tiniş
Levent Çorbacıoğlu
C. SerdarSönmez
B. Oğuz Gürses
Serdar Uzgur
Aytekin Çakır
Dursun Çiçek
Hasan Kobakçı
Doğukan Karaca
İLAN ADRES
Advertising Representatives
yayin@mmo.org.tr
KAPAK VE SAYFA TASARIMI
Cover and Page Design
Muazzez Polat
TEKNİK SORUMLU
Technical Manager
Mehmet Aydın
YÖNETİM YERİ
Head Office
Meşrutiyet Cad. No: 19/6 Kızılay Ankara
Tel: +90 312 425 21 41
Fax: +90 312 417 86 21
E-posta: yayin@mmo.org.tr
Ağ: www.mmo.org.tr
BASKI YERİ
Printed by
Cem Web Ofset A.Ş.
Alınteri Blv. No. 29 Ostim - Ankara
Tel: +90 312 385 37 27
Basım Tarihi: 1 Kasım 2024
Baskı Sayısı: 15.000
TMMOB Makina Mühendisleri Odası yayın organı olan ve 1957 yılından itibaren yayımlanan (iki farklı isimle yayımlanmıştır.) Mühendis ve Makina dergisi, 2017 yılından itibaren Mühendis ve Makina Güncel ismiyle Makina Mühendisleri Odası üyelerine gönderilmektedir. Dergimizle ilgili detaylı bilgi almak için www.mmo.org.tr genel ağ adresinden yararlanabilirsiniz. Ayrıca telefon, faks veya e-posta yoluyla da bize ulaşabilirsiniz.
Bu web sitesi çerez kullanmaktadır
Sitemizin çalışması için gerekli olan çerezleri kullanıyoruz. Siteyi kullanmaya devam ederek bunları kabul etmiş olursunuz.
Bizi Takip Edin
MMO
TMMOB