MAKİNA MÜHENDİSİ MEHMET BEDİ KORUN:“HATA YAPMAKTAN KORKMAYIN VE DERS ÇIKARIN”

Bu sayıdaki konuğumuz Odamızın 577 sicil numaralı üyesi, meslekte 71 yılı tamamlayan meslek duayeni Makina Mühendisi Mehmet Bedi Korun. Korun bizlere, meslek yaşamını ve kurucusu olduğu Form Şirketler Grubu’nun öyküsünü anlatırken, bir yandan da ülkemizin sanayi ve mühendislik serüvenini özetledi…

Biraz kendinizden bahseder misiniz? Hayata nerede başladınız, ilköğretim ve lise yıllarınız nasıldı? Hayatınızın bu döneminde yaşamınızın şekillenmesinde etkisi olduğunu düşündüğünüz şehir, kişi ve anılarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Kasım 1930’da İzmir’de doğdum. Babam Süleyman Sabit Korun, Güzelyalı’da dava vekilliği yapardı. Benim çocukluk yıllarım İzmir’de bahçeli bir evde geçti. Sekiz yaşında Güzelyalı’daki Müdafaa-ı Hukuk İlkokulu’na başladım, ardından Karataş Ortaokulu’na geçtim. Sporun her dalıyla ilgilendim ama futbola büyük bir ilgi duyardım. Mahalle takımından Göztepe genç takımına kadar yükseldim. 1946’da Göztepe’nin A takımına girdim.
Makina Mühendisi olma kararını nasıl verdiniz? Ailenizin kararınızdaki etkisi veya desteği oldu mu? Mühendis olma kararınız hayatınızda sizi mutlu etti mi?
Sekiz yaşımda, Güzelyalı’daki Müdafaa-ı Hukuk İlkokulu’ndayken hocam Bahri Bey, matematiğim iyi olduğundan ileride mühendis olacağımı söylerdi. 1947’de liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavları için İstanbul’a geldim ve İstanbul Teknik Okulu (bugünkü adıyla Yıldız Teknik Üniversitesi) sınavına katıldım. İstanbul Teknik Okulu sınavına yüzlerce kişi katılıyordu. Sonuçlar açıklandığında makina mühendisliğine kabul edilen otuz sekiz kişiden biri olduğumu gördüm. İzmir’den gelen on iki kişi arasından bir tek ben kazanmıştım. Bunun üzerine makina mühendisi olmak için İstanbul’da kalmaya karar verdim. Göztepe Spor Kulübü ve İzmir Ticaret Odası’nın maddi destekleri ile eğitimime devam ettim. İlk işim, fuar stantlarında dekorasyon için harf kesmek oldu.
Her yaz tatilinde İzmir Enternasyonal Fuarı için İzmir’e dönerdim. Fuar zamanı, özel tren seferleriyle birçok kişi İzmir’e gelirdi. Fuarın öncesindeki hazırlıklar sırasında, satın aldığım dekupaj makinamla stant tabelaları üzerinde yazı ve resimler hazırlardım. Bu çalışmalar iş hayatına atılışımın başlangıcı oldu. Okulun tatil döneminde yaptığım bu çalışmalardan edindiğim yaklaşık iki aylık kazanç ile tahsilime yıl boyu devam ederdim.
1953 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünden mezun oldunuz. Buradaki eğitim hayatınız sırasında sizde etkileri olan olaylar ve kişilerden bahseder misiniz?
Okulda ilk seneden başlayarak çok kıymetli hocalardan dersler aldık. En ünlüsü ise hem ABD’de, hem Almanya’da motor dersi veren Prof. Dr. Necdet Erarslan’dı. Sınıfın yarısı yıllar içinde elendi. Herhangi bir dersten iki yıl üst üste başarısız olanın öğrenciliği biterdi. İkinci sınıfa geçtiğimde, üniversitenin içinde yurt açıldı ve çok rahat ettim. Hem yurt temsilcisi hem de spor başkanıydım. 1951-52 yıllarında voleybolda yüksekokullar arası şampiyonluk kazandık. Spor sayesinde üç kişilik odada kalmaya başlamıştım.
O dönemde okuyan gençler için iş olanakları çoktu. Üniversitenin son iki yılında bir mimarlık bürosunda yarı zamanlı iş buldum. Orada, resim çizerek gelir elde ediyordum. Düzenli ders çalışarak hiç sene kaybetmeden, 1953 yılında mezun oldum. Okula benden bir yıl önce giren arkadaşlarımdan Suat Çakmak, hastalanıp ara verdiğinden diplomasını bir sonraki dönem aldı. Çok becerikliydi. Önce asistan, daha sonra profesör olup, akademide kaldı. Benden sonra giren Orhan Gürsel, Ali Deniz ile Nuri Özkol da iki sene sonra mezun oldu. Hayri Uluocak, Ziya Arıkan, Hulusi Güzey gibi dönem arkadaşlarımla ilerideki yıllarda birlikte çalışma şansı buldum. Artık makina mühendisiydim. İstanbul’da Yapı Kredi Bankasına bağlı Türk Motor AŞ Genel Müdürlüğünde iş buldum. Yapı Kredi Bankasının araçlarının tamirini ve bakımını yapan, garajını yöneten ve yakıtına kadar bütün gereksinimlerini karşılayan bir firmaydık. Aynı zamanda Jeep acentesi temsilciliğini de yapıyorduk.
Yüksek lisansınızı Amerika’da tamamladınız. Oradaki deneyimlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Ülke koşullarının, üniversite hayatınızın ve özelde YTÜ ve o yıllarda Amerika’da öğrenci olmanın yaşamınızın şekillenmesindeki rolü üzerine neler söylersiniz?
1960 darbesi olmuş, yurt dışına çıkmak sınırlanmıştı. Oysa lisansüstü eğitim için ABD’ye gitmek istiyordum. The City University of New York’tan yüksek lisans kabul belgem (akseptansım) gelmiş olmasına karşın askeri yönetim pasaport vermiyordu. “Amerika’ya gidebilmem için bana yardımcı olur musun?” diye sorduğumda, Emekli Sandığından Necdet Bey, “Olurum tabii ama ABD vize vermiyor. Almanya’ya gidip, orada çalışırken müracaat edersen daha kolay olur” dedi. İşe başladığımdan beri izin kullanmamıştım. İzne çıkarak kendi olanaklarımla Almanya’ya gittim. Kupersbush ve Winkelstrater tesisat projelendirme firmalarında çalışırken, Emekli Sandığı stajyeri olarak ABD vizesine başvurdum. Necdet Bey’in kurduğu iş ilişkileri de çok faydalı oldu ve birkaç ay sonra vizem çıktı.
Emekli Sandığından ayrılıp, 1961 sonunda Amerika’ya doğru yola çıktım. Uçakla gitmek çok pahalı geldiğinden, Fransa’dan transatlantik ile gittim. Beş gün boyunca o kadar çok fırtına çıktı ki, zaman zaman okyanus dalgalarının gemiyi batıracağını düşündüm. Sallantıdan restorana inebilen kimse olmuyordu.
New York’a vardığımda, üniversiteden Amerika’daki arkadaşlarım karşıladı. Ali Deniz’in kaldığı odaya yerleştim. Akşamları okula, gündüzleri ve hafta sonları yarı zamanlı işe gitmeye başladım. Ali Deniz’in daha evvel çalıştığı, 5.Cadde’de borsa bültenleri basan yayıncıda yarı zamanlı (part time) çalışıyordum. Bir süre sonra Sidney Barbanel Consulting Eng. Co.’da bir tesisat projelendirme işi bulunca, bu firmada tam zamanlı olarak çalışmaya başladım. Benzer yaşlardaki Türk öğrenciler olarak ortak bir apartman dairesinde kalıyorduk.
Şartlar zordu ama New York’ta olmak büyük avantajdı. En büyük proje firmalarının merkezi New York’taydı. Ben ise şansımı San Francisco’da deneyecektim. İki sene sonra üniversitede ihtisas çalışmasını bitirdim. ABD’nin batı kısmını görmek istiyordum. Hatta “San Francisco’ya gideceğim” dediğimde, “Orada iş bulamazsın, burada kal, maaşına zam yaparız” diye üstelediler. Ancak San Francisco’ya gitme kararımı değiştirmedim. Gittiğimde ise bir motele yerleştikten sonra lobide duran gazetelerden birinde, bir eleman ilanı gördüm. Kasin and Guttman Consulting Eng. Co. tasarım mühendisi arıyordu. Sadece telefon görüşmesiyle işe alındım. New York’taki arkadaşlarımı arayıp, ilk gün iş bulduğumu söyleyince inanmadılar.
Peki orada iş hayatınız nasıl geçti?
San Francisco’daki hayatımdan memnundum. Düzenli, özenli ve işini titizlikle yapan biri olduğumdan, benden de memnundular. Sosyal ilişkilerim de iyiydi. Şirketin çalıştığı taşeronlar, tesisatçılar, elektrikçiler ve mimarlarla iyi ilişkiler kurdum. Güzel bir ev tuttuktan sonra bir de Chevrolet otomobil aldım. Tek sorun, annemin sürekli dönmemi istemesiydi. İki buçuk sene orada kaldıktan sonra biriktirdiğim parayla bir dünya turu yapıp, Türkiye’ye dönmeye niyetlendim. Önce Hawaii’ye oradan da Japonya’ya geçmeyi planlarken yine bir gazete ilanı yüzünden kararımı değiştirdim. İsviçre’de dört yılda bir düzenlenen dünya çapında bir klima fuarı açılmıştı. Bunu kaçırırsam, bir daha dört yıl boyunca göremeyeceğimi düşünerek, İsviçre üzerinden dönmeye karar verdim. İsviçre’deki bu fuar, çok ufuk açıcı bir organizasyondu.
ABD’de geçen yıllar boyunca edindiğim birikim ve donanımla memlekete dönerken, kendi işimi kurma fikri de kafamda olgunlaşıyordu. 1964 yılının Aralık ayında Ankara’ya döndüm. Dönmeden önce son yaptıklarımdan biri de Amerikan Klima Derneği ASHRAE’ye (American Society of Heating Refrigeration Air Conditioning) kayıt olmaktı. Böylece ASHRAE’ye kayıtlı ilk Türk mühendislerden biri olmuştum.
Form Şirketler Grubu’nun kurucusu ve halen onursal başkanısınız, şirketinizin öyküsünü ve paralel olarak meslek yaşamınızı ayrıntılı olarak anlatmanızı isteriz…
1953 senesinde mezuniyetten sonra ilk işim Türk Motor Sanayii AŞ’de oldu. Daha sonra 1,5 yıllık askerlik görevimi Kayseri Ana Tamir Fabrikasında tamamladım. Bundan sonraki işlerim ise Nato Radar Tesislerinde ve Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü inşaat bölümünde yeni başlayan Turistik Otel ve İş Merkezleri bölümünde oldu. Hilton, İzmir, Efes, Ankara Otel ve iş hanları, Maçka otelleri, Eskişehir otel inşaatları gibi o zamanın en büyük yatırımlarında merkezi tesisat kontrolörü olarak çalıştım. Böylece ileride devam edeceğim çalışma alanım ortaya çıkmıştı. Yüksek lisans yapmak için gittiğim Almanya’da kısa bir süre çalıştıktan sonra Amerika’ya geçtim ve Newyork City Üniversitesi’nde makina yüksek lisans eğitimi yaptım.
ABD’ye gitmeden önce 1959 yılında Ankara’da bir ozalit bürosu açmıştım. İsmini mimar arkadaşım Fikret Cankut bulmuştu ve Form Ozalit koymuştuk. Abim Yaşar Korun evlenmiş ve MİT’teki işinden ayrılıp, bu işin başına geçmişti. Ozalit firmasının tüzel kişiliğini Yaşar Korun ve Ortağı, Form Kolektif Şirketi olarak değiştirerek, 02 Kasım 1965 tarihinde Sakarya Caddesi’nde kiraladığımız 20 metrekarelik ofiste, hep birlikte çalışmaya başladık. Bugünkü yapının ilk hali ortaya çıkmıştı. Piyasayı zaten tanıyordum, çevrem de genişti. ABD’deki deneyimim de avantaj sağlıyordu. Form adı altında mekanik proje yapmaya başladık. İlk ciddi mekanik proje işimiz ise İstanbul Tepebaşı’ndaki Etap Oteli’ydi. Projeler ile birlikte küçük mekanik taahhüt işleri de yapmaya başladık. İlk mekanik proje ve taahhüt işimiz ise 1965 yılının sonunda aldığımız Ankara TED Koleji binasının kalorifer tesisatı oldu.
Daha sonra yola ortaklarınızla devam ediyorsunuz sanırım…
Şirketin kuruluşundan üç gün sonra, 09 Kasım 1965 tarihinde oğlum Tunç dünyaya geldi. Elimde yeni doğmuş bir bebek, yeni doğmuş bir şirket ve ardımda beni hayata hazırlamış otuz beş yıl vardı. Proje yapmaya başladıktan bir süre sonra uygulama da yapmamızı isteyenler oldu. Böylece taahhüt işleri başladı. En önemli sorun, malzeme dış alımında yaşanıyordu. Döviz yoktu. Dış alım yapamadığımızdan, gereken makinaları kendimiz üreterek o sahaya girmek zorunluluğunda kaldık. Ankara İskitler’de 200 metrekarelik ufak bir atölyede, atomizer ve buharlı nemlendirici üretimi yapmaya başladık. Bu atölyenin başına da ağabeyim Yaşar Korun geçti. 1966 yılında Nuri Özkol’un katılımıyla ortak sayımız üçe çıktı. Şirketin ismi ise Form Yaşar Korun ve Ortakları oldu. Aldığımız taahhüt işlerinin gerektirdiği aygıtları üretmeye başlayınca işler arttı ve atölye yetersiz kalmaya başladı.
1967’de Yüksel Caddesi’nde satın aldığımız yeni ofise taşındık. Ofisi aynı zamanda showroom olarak da kullanıyorduk. Şirket çalışıyordu ama mali işlerle ilgili bilgilerimiz eksikti. Ne bankalarla ilişki kurmayı biliyorduk ne de kredi kullanma bilgimiz vardı. Bankalarla gayet iyi ilişkileri olduğundan Suat Ballar, her fırsatta bize yardım ederdi. Onu kefil gösterip, kredi almaya başladık. İlk katıldığımız fuar ise her yaz gittiğim İzmir Enternasyonal Fuarı, ABD pavilionundaki dokuz metrekarelik bir alandı. Burada temsilcisi olduğumuz iki marka adına ürettiğimiz cihaz ve parçaları sergiledik. Daha sonraki yıllarda fuarın Sanayi Bakanlığına ayrılan bölümüne de yerli üretici olarak katıldık.
Yerli üretici olarak ne tür sorunlar yaşadınız?
Soğutma grubu üretimi için piyasadan kompresör almak çok sorunlu oluyordu. Her aldığımız iş için firmaların elinde hangi kompresör varsa onu kullanmak zorunda kalıyorduk. Bu da düzenli üretim yapmayı engelliyordu. Dunham Bush’dan pistonlu kompresör alımı bir düzene oturunca, onlarla ilerlemeye karar verdik. Kendileriyle yazışmalarımız ve ilk alımlar sonrasında, 1972 yılında Türkiye temsilciliği, resmen bize verildi. Bu aldığımız ilk Türkiye temsilciliği belgesi oldu. Nemlendirici üretimine başladığımızda, Türkiye’de buna uygun yüksek devirli motor üreticisi bulamadık. General Electric’in İstanbul’daki fabrikasına gittik, fakat arzu ettiğimiz yüksek devirli motoru üretemediler. Motoru da kendimiz üretmeye karar verdik ve bir yatırım girişimiyle Selmansan Elektrik Makineleri AŞ’nin kurulmasına katkıda bulunduk. Ancak birkaç yıl sonra başarılı olamayıp bıraktık.
1972’de İstanbul karayolundaki yeni fabrikamızın ilk iki bin metrekarelik bölümünü açtık. Fabrikanın başına Yaşar Korun geçti. Yaptığımız taahhüt işlerinde gereksinim duyduğumuz ama yerli yapılmayan ve ithal edemediğimiz birçok donanımı üretmeye başladık. İskitler atölyemizi buraya taşıyarak hacmimizi büyüttük. Nemlendirici, susturucu, evaporatör, kondenser, soğutma kulesi, soğutma grupları, evaporatif soğutma cihazları ve dik tip paket klima cihazını da üretmeye başladık. Fabrika devreye girdikten sonra Türkiye’de yapılmayan ürünleri üretmeyi hedefledik. Yaptığımız üretimin yüzde seksenini Türkiye’de daha önce yapılmamış, ilk yerli örnekler oluşturuyordu ve bu durumdan çok keyif alıyorduk. 1974 yılında Almanya fuarında ilk kez esnek (flexible) boru üretimi gördük. Bunu yapan Alman Westaflex firmasıyla Türkiye’de üretim üzerine görüşmeler başlattık. 1974 yılı sonunda başlayan lisans anlaşması, 1975 sonunda imzalandı ve fabrikalarında halen çalışan makinayı bize gönderdiler. Türkiye’nin ilk esnek borusunu Alman Westaflex lisansıyla üretmeye başladık.
Şirketinizin dışarıya açılma süreci nasıl gelişti?
Yerli ürettiğimiz soğutma gruplarını ise 1971’den beri satıyorduk. İlk yıl, dokuz farklı işe 13 adet soğutma grubu satmıştık. 1977 yılına kadar toplam 126 farklı işe, 193 soğutma grubu satmış durumdaydık. Artık vidalı soğutma grubu satmaya başlamıştık. 1975 yılında şirketin daha hızlı büyümesi için merkezini İstanbul’a taşıdık.
1980’lerin politikaları sonucunda yurt dışına açılmak gündeme geldi. İlk taahhüt pazarları olarak Irak, Rusya ve Suudi Arabistan’ı gözümüze kestirdik. Grubumuz her sene biraz daha büyüyordu. Dışa açılmak biraz da zorunluluktu. Çünkü iç pazardaki krizler sonrasında taahhütler durmuş, üretim oldukça daralmıştı.
Türkiye’de 1990’ların sonuna doğru çok iyi bir mühendislik kalitesi yakalanmıştı. Rusya’da yapılmış uygulamaları çok rahatlıkla revize edip, ‘bunlar yanlıştır’ diyebilecek ve kanıtlayacak noktaya gelmiştik. Ama ekonomik şartların zorlamasından dolayı projeler biraz mekanikleşmeye başladı. Tek yapamadığımız Ar-Ge’ydi. Buna para ayıramıyor, yurt dışına bağımlı kalıyorduk. İstanbul’da, İzmir’de, Antalya’da şubemiz vardı. Fakat ticaret, bankacılık, ithalat ve ihracat İstanbul’da dönüyordu. Taahhüt işini bırakıp üretime ve temsilciliğe ağırlık verdik. Ankara’daki fabrika yangınından sonra 1999 depreminde de Adapazarı’ndaki fabrikamız yıkıldı. Şanssız bir dönemdi.
Şu anda ise Form Şirketler Grubu olarak altı grup şirketi ile hizmet veriyoruz. Türkiye’de iklimlendirme sektörünün doğuşuyla, firmamızın kurulduğu yıllar paralellik gösteriyor. Ülkemizin iklimlendirme sektörünün tüm gelişim aşamalarına tanık olurken, sektör dinamiklerini belirleyen firmalardan biri de olduğumuzu söyleyebiliriz. Grup olarak sürekli profesyonel kadrolarla gelişen bir insan kaynağına sahibiz. Bu zenginliğimizle sektördeki güçlü konumumuzu daha da pekiştiriyoruz. Şu an 300’ü aşkın çalışanla büyük bir aileyiz. Büyük bir kısmı mühendis kökenli ve yaş ortalaması genç bir ekibiz. Türkiye genelinde 100’den fazla bayi ve satışını yaptığımız tüm ürünlerin satış sonrası hizmetlerini kaliteli bir şekilde sağlamak üzere, 200’den fazla servis noktamız ile hem son tüketicilere, hem de profesyonel istemlere cevap veriyoruz. Bunlara ek olarak yurt dışında başta distribütörlerimizin bulunduğu Türki Cumhuriyetler, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika olmak üzere 15 civarında servisimiz bulunuyor.
İklimlendirme ve havalandırma, etkin sivil toplum kuruluşlarıyla güçlü örgütlü yapısı olan bir sektör. Sizin de bu örgütlü yapının oluşmasında ve faaliyetlerinde büyük katkılarınızın olduğunu biliyoruz…
1954 yılında Makina Mühendisleri Odası (MMO) kurulmuştu. O yılın sonlarına doğru katılımı artırmak için bir çağrı yaptılar ve ben de Odaya kaydımı yaptırmıştım. İlk kayıt olanlar arasında yer aldığım için 577 numaralı MMO üyesi oldum. Ardından 1993 yılında klima ve soğutma sektörünün önde gelen firma ve kişilerinin katılımıyla başlatılan çalışmalar sonucunda ISKİD (Isıtma Soğutma Klima İmalatçıları Derneği) kuruldu. ISKİD zaman içinde iklimlendirme cihazları, soğutma cihazları ve bunların bazı parçalarının en az birini yurt içinde üreten veya Türkiye temsilcisi olan tüzel kişilikleri de bünyesine katarak çalışma alanını genişletti.
ISKİD’in amaçları, iklimlendirme ve soğutma cihazları üretimi ve temsilciliği konusunda çalışan üyeleri arasında iş birliği, dayanışma ve bilgi alışverişini sağlamak; üyelerin mali, hukuki, idari, teknolojik, üretimle, dış alım ve dış satımla ilgili sorunlarını çözümleyecek çalışma ve girişimlerde bulunmak; sektörde oluşabilecek haksız rekabet ve Türkiye’ye zarar verebilecek uygulamalara karşı önlemler alınmasını sağlamak; klima tüketicilerinin ve firmalarının haklarını yurt içinde ve yut dışında korumak; Türkiye’de iklimlendirme, soğutma, klima pazarını geliştirmek ve çevre korumasına da dikkat ederek en ileri düzeye çıkarmak olarak sıralanıyor.
Dernek 2004 yılından sonra adını İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği (İSKİD) olarak değiştirdi. TTMD’nin de 2005 yılında REHVA, sonrasında da CLIMAMED üyesi olması, Türkiye’nin iklimlendirme sektöründeki örgütlenmenin uluslararası ilişkilerde daha etkili söz sahibi olmasını getiren bir gelişme oldu. ISKİD sayesinde sektörel etik ilkeleri ortaya çıktı. Dürüst olmak, müşteriyi aldatmamak, çalıştırdığı insanlara hakkını vermek, birlikte gelişmek, dünyaya açılmayı kolaylaştırdı. Ardından İSKAV’ı kurduk. Böylece piyasada gayet kuvvetli, daha düzgün, daha iyi yürüyen bir sistem kuruldu.
İSKİD’in çalışmaları devam ederken, sektördeki tüm derneklere üst çatı görevi görecek ve üniversite-sanayi iş birliğini sağlayıp eğitim çalışmalarına ağırlık verecek bir yapı gerekiyordu. Bunu sağlamak için Isıtma Soğutma Klima Araştırma ve Eğitim Vakfı’nı (ISKAV) kurmaya karar verdik. Birlikte yoğun çalışmalar yürüttüğümüz Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfını da, kurucular arasına katarak, sekiz tüzel kişilik, dört şahıs kuruculuğunda vakıf oluşturduk.
Uzun yıllardır üretim ve sanayiye hizmet eden bir iş insanı olarak, sanayi, üretim ve büyüme konularında, ülkemizdeki durum hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye çok büyük fırsatların olduğu, ancak bir o kadar da çok finansal ve ekonomik sıkıntıların olduğu bir ülke. Çalışmaya ilk başladığımızdan beri sorunlar her dönem farklı olmakla birlikte hiç bitmiyor. Ayakta kalabilmek için sadece işi iyi bilip yapmak değil, işin mali ve finansal kısmını da çok iyi izlemek gerekiyor. Türkiye, çok iyi işler yapıp finans konusunu beceremediği için batan firmalarla dolu.
Şirkette yıllar boyunca çok güzel bir arşiv tuttuk. Yurt dışı deneyimlerimiz ve çalıştığımız yabancı firmaların da öğretisi ile hep kurumsal bir yaklaşım sağlamaya çalıştık ve bunu süreç içinde geliştirmeye özen gösterdik. 2005 yılında 45. yılımıza geldiğimizde firmamızın geçmişi konusunda bir kitap çıkarmak istedik. Ancak bunun hazırlıklarını yaparken gördük ki; esas eksik olan Türkiye’de klima sektörünün tarihçesi. Belli bir yaşa gelen birçok duayen arkadaşımız da olduğundan, onlarla röportajlar yaparak ve herkesten resimler toplayarak “Duayenlerin Tanıklığında Türkiye Klima Sektörü” adında bir kitap oluşturduk. Bu, sektörümüzün, yapılan en kapsamlı ve yegâne kitabı oldu. Kitabın oluşumunu büyük oranda oğlum Tunç Korun üstlendi. Kitap tamamlandıktan sonra tüm sektör ile paylaştık ve 45. yıl kutlamamızda da paylaştık.
Bundan 5 yıl sonra 50. yıl toplantımız için bu sefer ilk fikrimiz olan Form tarihçe kitabının hazırlıklarına başladık. Bu kitap için, bizimle halen çalışmakta olan ve geçmişte çalışmış olan birçok eski arkadaşımızın anılarını dinledik, resimler topladık. Yaklaşık 100 sayfa olarak planladığımız kitabımız, çalışmanın sonunda 400 sayfalık bir kitap olarak ortaya çıktı. Bu kitabımızı da Koç Müzesinde yaptığımız 50. yıl kutlamamızda, eski ve yeni tüm çalışanlarımız ve müşterilerimiz ile paylaştık. Bu kitabın yapımını da büyük miktarda Tunç Korun üstlendi.
Sizin de çalışma alanınızla ilgili birçok etkinliğine katılıp destek verdiğiniz ve geçtiğimiz yıl meslekte 70 yıl onur plaketi aldığınız Odamızın mesleki, teknik ve diğer çalışmaları üzerine düşünce ve tavsiyelerinizi paylaşır mısınız?
MMO, başta da belirttiğim gibi ilk üyesi olduğum kuruluş. Hayatım boyunca derneklerin çok önemli olduğuna inandım. Aynı iş kolundaki veya aynı anlayıştaki insanların bir araya gelerek, büyük sorunları çok daha kolaylıkla çözebildiğine inanıyorum. Nasıl ki; iş hayatında tek başına yapabileceğiniz işler sınırlıdır ama bir ekip ya da takım olarak yapabileceğiniz işlerin ya da ulaşabileceğiniz noktaların sınırı yoktur, aynı şekilde derneklerin de kişilerin bir araya gelmesi ile çözemeyeceği sorun yoktur. MMO her zaman çalışanın yanında olup, onların teknik ve sosyal anlamda gelişimine büyük önem veren, çok önemli bir görev üstlenen bir kuruluştur.
Ailenizden, özel yaşamınızdan ve meslek hayatınız dışında yapmaktan mutlu olduğunuz şeylerden biraz bahseder misiniz?
Erkek Teknik Lisesinde okurken, resme yeteneğim olduğundan modelciliği seçmiştim. Çok zor ve sanatkârlık gerektiren bir işti. Ancak severek okudum. Her yere tramvayla giderdik. Güzelyalı’dan Konak’a kadar tramvay hattını kullanır, diğer yönlere ‘tabanvay’ ile giderdik. Babamın vefatı sonrasında evde annem ve abimle kaldık. Gereksinimlerimizi karşılayabilmek için evin bir kısmını kiraya verdik. Her giysimizi annem dikerdi. Yamalı pantolon giyerdik. Sadece ekmek değil, Sümerbank’ın basma kumaşı bile karneyle satılırdı. Yemekleri hep komşularla birlikte yerdik. Herkes kendi yemeğini, ekmeğini yapar, fırına götürüp pişirtirdi. Etrafımız kırlıktı. Ot toplar, pişirirdik. Tavuk besler, yumurta alırdık. Bütün zorluklarına rağmen çok mutlu bir çocukluğum oldu.
Sporun her dalına ilgi duyuyordum. Özellikle futbola çok meraklıydım. Ortaokuldayken mahalle takımından Göztepe Genç Takımı’na girdim. Atletizmde ise okul birincisi oldum. Ancak aynı yıl bir jimnastik antrenmanında ağır sağlık toplarından biri ayağıma geldi ve kırıldı. Tekrar ayağa kalkmam iki aydan uzun sürdü. Hatta o dönem okula gidemediğim için aynı seneyi tekrarlamak zorunda kaldım. Ancak Göztepe’de futbol oynamaya devam ettim. 1947’de A takımına girdim. İzmir takımları arasındaki ligde şampiyonluk yaşadım. O sırada bir kez daha ayağım kırıldı. Bunun üzerine futbolu bırakıp voleybol, hentbol ve kürekle uğraşmaya başladım.
Okul dışındaki hayatımız zaten genellikle denizde geçerdi. Herkesin evi deniz kenarına yakındı. O sebeple sık sık arkadaşlarla denize girer, kayıkla gezerdik. Bol bol top peşinde koştururduk. Birbiriyle gayet iyi geçinen, spor yapan bir gruptuk. Göztepe’de çok güzel komşuluk ilişkilerimiz vardı. Bülent Berker ile çok uzun yıllar süren arkadaşlığımız o zamanlar başladı. Teyzemin ailesiyle de desteklenen bir sosyal hayat sürüyorduk. Yaşar ağabeyim de çok spor yapardı. Yüz ve iki yüz metre koşuda dereceleri vardı. Kürek ve yelkenle de uğraşırdı. Flamingo isimli yelkeniyle yarışlara katılırdı ve uzun süre birinciliği kimseye bırakmamıştı.
Meslek yaşamınız boyunca ne tür zorluklarla karşılaştınız?
Kariyerim boyunca karşılaştığım en büyük zorluklar; çeşitli ekonomik ve teknik engellerdi. Bu zorluklar arasında malzeme dış alımında yaşanan sorunları, yerli üretim ve teknolojik eksiklikleri, finansal bilgi ve kaynak kısıtlamalarını da sayabiliriz.
Bir diğer zorluk, yerli sanayinin gelişimini engelleyen kapalı ekonomi politikaları ve dış alım engelleriydi. Bu politikalar, teknoloji ve bilgi aktarımını sınırlıyor ve yerli üretimi koruyor olsa da, sanayicinin gelişimini ve yenilik yapmasını zorlaştırıyordu. Bu engelleri aşmak için var olan kaynakları en verimli şekilde kullanmayı öğrendik ve yerli üretim kapasitemizi artırdık. Ayrıca, kısıtlı kaynaklarla yenilikçi çözümler üretmek, bu süreçte kazandığımız deneyim ve becerilerin gelişmesine yardımcı oldu.
Genel olarak, bu zorlukları yaratıcılık, esneklik ve sürekli öğrenme ile aştık. Her yeni proje ve zorluk, benim için bir öğrenme ve gelişme fırsatıydı. Bu yaklaşım, kariyerim boyunca başarıya ulaşmamı sağlayan en önemli etkenlerden biri oldu. Bu deneyimler, genç meslektaşlara da ilham versin, onlara zorlukların üstesinden gelmenin ve başarılı olmanın mümkün olduğunu göstersin isterim.
Bunca yıllık meslek deneyimleriniz ışığında genç mühendislere ve mühendis adaylarına neler önerirsiniz?
Sektörde uzun süre başarılı olabilmek için belirli stratejiler gerekiyor. İklimlendirme sektörüne giriş yapmadan önce bu alandaki başarımı destekleyecek farklı alanlarda çalıştım. Farklı ve çeşitli tarzlara sahip projeleri hayata geçirmek bakış açımı geliştiriyor ve değiştiriyordu.
Genç meslektaşlara önerim; zorlukların üstesinden gelmek için yaratıcılık ve esneklik göstermeleri. Teknolojik gelişmeleri ve pazar eğilimlerini yakından izlemeli ve her yeni projeyi bir öğrenme fırsatı olarak görmeliler. Kendi alanlarında uzmanlaşmaları ve sürekli gelişim içinde olmaları, başarıya ulaşmalarının anahtarlarından biri olacak. Aynı zamanda yaptığınız işten zevk almanız, yaptığınız hatalardan korkmamanız ve öğrenmenin bir yolunun da hata yapmak ve o hataları tekrarlamamak olduğunu bilmeniz gerekiyor. Çalışmalarınızda ciddiyeti esas almanız ve mutlaka hedeflerinizin olması da sizi o hedeflere ulaştıracaktır.
Son olarak bizim eksik bıraktığımız ve sizin eklemek istedikleriniz…
Sizlere bu söyleşi için çok teşekkür ederim…

TESKON+SODEX 2025 Tamamlandı

TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın (MMO) düzenlediği 16. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi TESKON 2025 ve Hannover Messe Sodeks Fuarcılık A.Ş. tarafından düzenlenen Isıtma, Soğutma, Kilma, Havalandırma, Yalıtım, Pompa, Vana Fuarı teskon+SODEX, 16-19 Nisan 2025 tarihleri arasında İzmir MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleştirildi.Türkiye’den sektör profesyonelleri, akademisyenler ve öğrencilerin yanı sıra Türkiye’nin birçok ilinden ziyaretçileri ağırlayan […]

BESİAD’da Başkan Sinan Topuk Güven Tazeledi

Bağlantı Elemanları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BESİAD) 19. Olağan Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirildi. Divan Başkanlığını Remzi Topuk’un üstlendiği Genel kurulda, 2023 ve 2025 yıllarının faaliyetleri değerlendirilirken, BESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Topuk, oy birliğiyle yeniden göreve seçilerek güven tazeledi.Topuk, bağlantı elemanları sektörünün yaklaşık 800 milyon dolarlık ihracat hacmiyle ülkemiz ekonomisine sağladığı yüksek katma değerin […]

ENERJİ PERFORMANS GÖSTERGELERİ VE DEĞERLENDİRMESİ

ISO 50001 EnYS standardının (aşağıda sadece standart denilecektir) bir kuruluşta oluşturulmasıyla çok sayıda yararlar sağlanır. Bunlardan bazıları aşağıda listelenmiştir [33]:• Standartta, enerji verimliliğinden elde edilen kazançların, uzun-vadeli gider tasarruflarına yol açan, zaman içinde sürdürülebilir olmasını sağlayan, sürekli iyileştirmeye odaklanılır.• Standart, yatırımlarla önemli getiriler sağlanarak, kuruluşları veriye dayalı analizle, gider açısından etkin enerji tasarruf projelerinin önceliklendirmesi […]

Sunuş (Sayı:100)

Değerli Meslektaşlarımız, Mühendis ve Makina-Güncel Dergimizin 2025 yılı Nisan sayısı ile karşınızdayız. Bu sayımızda Enerji, Dijital Dönüşüm, Su Kaynakları, Otomotiv konularında hazırlanmış dört yazı ile birlikte Birlik’ten, Kongre, Sektör Haberleri ve Eğitimlerimiz bölümlerine yer verilmiştir. Enerji bölümünde yer alan ilk yazımız Arif Hepbaşlı tarafından hazırlanan “Enerji Performans Göstergeleri ve Değerlendirmesi” başlıklı yazıdır. Yeryüzünde kaynaklar az […]

Künye
Yerel Süreli Yayın
YAYIN TARİHİ
Kasım 2024
Cilt: 65 Sayı: 778
MMO ADINA SAHİBİ
Publisher
Yunus Yener
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Executive Editor
Yunus Yener
YAYIN SEKRETERİ
Editorial Secretary
Ceren Yılmaz Aras
Yayın Kurulu
Editorial Board
S. Melih Şahin
Fuat Tiniş
Levent Çorbacıoğlu
C. SerdarSönmez
B. Oğuz Gürses
Serdar Uzgur
Aytekin Çakır
Dursun Çiçek
Hasan Kobakçı
Doğukan Karaca
İLAN ADRES
Advertising Representatives
yayin@mmo.org.tr
KAPAK VE SAYFA TASARIMI
Cover and Page Design
Muazzez Polat
TEKNİK SORUMLU
Technical Manager
Mehmet Aydın
YÖNETİM YERİ
Head Office
Meşrutiyet Cad. No: 19/6 Kızılay Ankara
Tel: +90 312 425 21 41
Fax: +90 312 417 86 21
E-posta: yayin@mmo.org.tr
Ağ: www.mmo.org.tr
BASKI YERİ
Printed by
Cem Web Ofset A.Ş.
Alınteri Blv. No. 29 Ostim - Ankara
Tel: +90 312 385 37 27
Basım Tarihi: 1 Kasım 2024
Baskı Sayısı: 15.000
TMMOB Makina Mühendisleri Odası yayın organı olan ve 1957 yılından itibaren yayımlanan (iki farklı isimle yayımlanmıştır.) Mühendis ve Makina dergisi, 2017 yılından itibaren Mühendis ve Makina Güncel ismiyle Makina Mühendisleri Odası üyelerine gönderilmektedir. Dergimizle ilgili detaylı bilgi almak için www.mmo.org.tr genel ağ adresinden yararlanabilirsiniz. Ayrıca telefon, faks veya e-posta yoluyla da bize ulaşabilirsiniz.
Bu web sitesi çerez kullanmaktadır
Sitemizin çalışması için gerekli olan çerezleri kullanıyoruz. Siteyi kullanmaya devam ederek bunları kabul etmiş olursunuz.
Bizi Takip Edin
MMO
TMMOB