- GİRİŞ
Yaşama hakkı diğer tüm hakların özünü oluşturmaktadır. Diğer hakların kullanılabilmesi için öncelikle sağlıklı olmak gerekir. Sağlıklı olmayan, sağlığı korunmayan, sağlık sorunları çözülemeyen insanın diğer hakları ile ilgili güvencelerinin anlamı olamaz.
Çalışma koşulları, emekçilerin sağlıklı yaşam hakkını olumsuz etkileyen, iş kazalarına, meslek hastalıklarına yol açan etmenlere sahiptir. Ancak, iş kazaları, meslek hastalıkları, kader değildir, önlenemez değildir.
Ülkemiz mevzuatı ve Uluslararası düzenlemelerde sağlıklı çalışma koşullarına ilişkin birçok düzenleme bulunmaktadır.
İşyerinde ve işle ilgili sağlık ve güvenlik koşullarının sağlanmaması, dokunulamaz, devredilemez, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının tehdit altında olmasıdır. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu her ölüm veya vücut bütünlüğünün bozulması hali, devletin düzenleme, denetleme ve yargı yolu ile güvence altına almakla yükümlü olduğu yaşam hakkının korunması yükümlülüğünden ve işverenlerin işçiyi gözetme borcundan sapmak anlamına gelir.
- İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI YÜKÜMLÜLÜĞÜ
İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması yönünden işveren yükümlülüklerine baktığımızda;
Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinde işverenin işçiyi gözetme borcu düzenlenmektedir. Söz konusu maddenin birinci fıkrasında genel olarak işverenin işçinin kişiliğini gözetme borcu, ikinci fıkrasında ise işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu düzenlenmiştir. İşverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu söz konusu hükmün yanı sıra 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesinde de düzenlenmektedir, buna göre;
İşveren;
a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşveren, işyerini yeni açması sebebiyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer işyerlerinde iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. [1] İşverenler, işçilerin tecrübeli oluşları ya da dikkatli çalıştıkları takdirde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin gerekmeyeceği düşüncesiyle bu tedbirleri almaktan kaçınamazlar. [2] İşveren, sadece mevzuatta yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere uygun olan tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. [3]
6331 sayılı İş sağlığı ve Kanununa göre; Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren; Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve on ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirir. Çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden (OSGB) veya ÇASMER’lerden hizmet alarak yerine getirebilir. [4]
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok sayıda Ortak Sağlık ve Güvenlik birimi kurulmuştur, İşyerlerinin %11’i bünyesinde işyeri hekimi çalıştırırken %89’u Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden hizmet almaktadır. İşyerlerinin %16’sı bünyesinde iş güvenliği uzmanı çalıştırırken %84’u Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden hizmet almaktadır. İşyerlerinin %14’ü bünyesinde Diğer Sağlık Personeli çalıştırırken %84’u Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden hizmet almaktadır. [5]
İşçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesine yönelik, “İş Güvenliği Uzmanlarının, Görev, Yetki, Sorumlulukları ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”, “İşyeri Hekimleri ve Diğer Sağlık Personellerinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”, “İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği”, “İşyerlerinde İşveren Veya İşveren Vekili Tarafından Yürütülecek İş Sağlığı Ve Güvenliği Hizmetlerine İlişkin Yönetmelik” yürürlüktedir.
- İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIKLARI SONRASI HUKUKİ DURUM
İş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle çalışanın yaralanması, sakat kalması, ölümü halinde, hukuk davaları ve ceza davaları söz konusu olabilir. Hukuk davaları, maddi, manevi tazminat davaları ya da Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından açılan rücu davaları olarak açılırken, ölüme, yaralamaya sebep olmak nedeniyle de ceza davaları açılmaktadır. (Meslek hastalığı sonucu sağlığın bozulması, iş göremez hale gelme, malul hale gelme ya da ölüm nedeniyle ceza davası açıldığına dair bir habere rastlanmadığını söyleyebilirim.)
Bu yazıda sadece, ceza yargılamalarına ve özellikle de iş güvenliği uzmanlarının yargılanmasına değinilecektir.
2025 yılı yarılanmış olmasına rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) en son 2023 yılı İş Kazası ve Meslek Hastalıkları İstatistiklerini açıkladı. SGK, 2023 yılında 4.a statüsünde çalışan 1.966 emekçinin iş kazası sonucu öldüğünü, meslek hastalığı sonucu hiç ölüm meydana gelmediğini açıkladı.
İş kazaları sonrasında cezasızlık yaygın olsa da, çok sayıda ölümün meydana geldiği iş kazaları sonrasında tutuklamalar oldu. Tutuklananlar arasında genellikle işveren, işyeri yetkilisi, ya da iş güvenliği uzmanları oldu. 9 Temmuz 2020 tarihinde Sakarya Hendek’te bir havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamadan, 29 Nisan 2022 tarihinde İstanbul Tuzla’da meydana gelen patlamadan, 16 Ekim 2022 tarihinde Amasra’da meydana gelen grizu patlamasından, 13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan İliç’te meydana gelen liç kaymasından, 24 Aralık 2024 tarihinde Balıkesir’ deki bir mühimmat fabrikasında meydana gelen patlamadan sonra, tutuklananlar, hatta ceza alanlar arasında iş güvenliği uzmanları da oldu.
- İŞVEREN VEKİLLİĞİ – İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ İŞVEREN VEKİLLİĞİ
İşverenler kendilerine yüklenilen işçi sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini işveren vekilleri aracılığıyla da yerine getirebilirler. Cezai sorumluluğunun belirlenmesinde “cezaların şahsiliği” ve “kusur” esas alınan ilkeleridir. Bu ilkeler gereği bir suçun failleri dışındaki kişilere doğrudan bir cezai sorumluluk yüklenilmesi ve suçun ortaya çıkmasında kusuru bulunmayan kişilerin cezalandırılması mümkün değildir. Dolayısıyla bir iş kazasından doğan cezai sorumluluğun tespiti yapılırken bu durumların ortaya çıkmasında kusuru bulunan kişiler belirlenerek cezai sorumluluk bakımından değerlendirilme yapılmaktadır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 8. Maddesinde de ‘’işverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir’’ denilmektedir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, önlem ve önerilerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur.
6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunun 6. Maddesinin gerekçesinde şöyle denilmektedir: “İş Sağlığı ve güvenliğinin çok disiplinli ve kapsamlı bir alan olması, bilgi birikimi, uzmanlaşma ve ekip çalışmasını gerektirmesi nedeniyle işverenlere profesyonel yardım ihtiyacının doğması kaçınılmazdır. Çalışanların sağlığı ve güvenliği açısından, çalışma ortamının iyileştirilmesi amacıyla işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, DSP gibi iş sağlığı güvenliği profesyonellerinden yararlanılması son derece doğal olup; bu madde profesyonel yardım alınması hususuna ve bu hizmetin temini için modellere yer vermiştir.”
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 8. Maddesinde de ‘’işverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir’’ denilmektedir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, önlem ve önerilerin yerine getirilmesinden işveren sorumludur.
Denilmektedir.
Kazalarla ilgili olarak iş güvenliği uzmanlarının gözaltına alınması, tutuklanması, yargılanması, ceza verilmesi hep tartışıldı, özellikle iş güvenliği uzmanları, uzmanların “rehber ve danışman” olduğunu, “işverene karşı sorumlu olduğu” nu belirterek uzmanların yargılanamayacağı görüşünü dile getirdiler.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre; İşveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri, bu Kanunun uygulanması bakımından işveren sayılır. [6] 4857 sayılı İş Kanunda ise, İşveren vekili, “işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimseler” olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere İş Kanunu bağlamında bir işveren vekilinden bahsedilebilmesi için iki unsurun bir arada bulunması gerekmektedir. Kanunda yer alan tanımda gösterilen ilk unsur olan “işveren adına hareket etmesi”, işveren ile işveren vekili arasında Türk Borçlar Kanunu m.40’ta düzenlenen doğrudan temsil ilişkisinin bulunduğunu göstermektedir .[7]
Her ne kadar İş Kanunu anlamında işveren vekili sayılabilmek için belli bir düzeyde yönetim yetkisine sahip olma şartı aramamaktaysa da; işveren vekilinin yetkisi, yönetim konusunda kendisine verilen görev ve yetki alanı ile sınırlı olacaktır . [8]
İşçilerin çalışacakları bölümleri, yerleri, çalışma şekillerini, gerekli makina, alet, edevatı belirleyenler, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri değildir. Dolayısı ile iş güvenliği uzmanı da işyeri hekimi de işveren ya da işveren vekili değildir. Kanunun 6. Maddesi gerekçesinden ve 8. Maddesinden de görüleceği üzere, iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri işverene yardımcı olacak kimselerdir ve görevleri rehberlik, danışmanlıktır. Kanunun 8. Maddesinde de belirtildiği üzere; “Hizmet sunan kuruluşlar ile işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı sorumludur.” [9]
İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, işyerinin sigortalısı ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın İSG- KATİP olarak adlandırılan sistemi üzerinden doğrudan; eğer işyeri, hizmetin yerine getirilmesi için Ortak Sağlık Güvenlik Birimi (OSGB) ile anlaşmışsa, OSGB‘nin görevlendirmesi ile yine İSG – KATİP sistemi üzerinden sözleşme yapmaktadırlar. İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin, işyerine eleman alınması, çıkartılması, ücretinin belirlenmesi, ceza verilmesi, o an çalışan ve kurallara uymayan işçiyi işten alıkoymak ya da önlemleri almak, eksikliklerin giderilmesi için harcama yapmak gibi bir yetkileri bulunmamaktadır. [10] Dolayısı ile işveren vekili olarak görev yapmamaktadır.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, kamu gücü kullanan kişiler olmayıp görmüş oldukları eksikliklere doğrudan Devletin üstün buyurma gücünü kullanmak suretiyle müdahale edebilmeleri de mümkün değildir. Bu bakımdan anılan kişilere, düzeltilmesi talebiyle işverene bildirmiş oldukları tedbirlerden işveren tarafından yerine getirilmeyenlerden hayati tehlike arz edenleri Bakanlığın ilgili birimine bildirme görev ve yükümlülüğü getirilmiştir. Bu yükümlülük yalnızca bildirim niteliğinde olup, kuralla Devletin iş ve işçi sağlığına ilişkin görevlerine son verilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. [11]
İş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri, işveren vekili değil, bağımsız danışman niteliği taşımaktadır. [12] Ancak işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının ayrıca işyeri yönetiminde yer alması ve birtakım icrai yetkilerinin olması durumunda işveren vekili olarak değerlendirilmesi mümkündür. [13]
Yukarıdaki kısımlarda da belirtildiği üzere, İşyerlerinin %16’sı bünyesinde iş güvenliği uzmanı çalıştırırken %84’u Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden hizmet almaktadır.
OSGB YA DA ÇASMER ARACILIĞI İLE İŞYERLERİNE HİZMET VEREN İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI İŞYERİNDE MEYDANA GELEN İŞ KAZASI NEDENİYLE CEZA DAVASINDA YARGILANAMAZ
Eğer bir işyeri OSGB’den hizmet alıyorsa muhatabı iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, diğer sağlık personeli olamaz. İşyerlerinde OSGB personeli olarak çalışan iş güvenliği uzmanları, eğer OSGB ile iş sözleşmesi yaptılarsa, bu sözleşmedeki hükümler ayrıca değerlendirilmek üzere kesinlikle görev yaptıkları işyerine idari yönden bir sorumluluğu olmadığı gibi cezai yönden de herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmaları mümkün değildir. [14]
İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinde yer alan; “İşveren, Görevlendirdiği kişi veya hizmet aldığı OSGB’ler tarafından iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuata uygun olan ve yazılı olarak bildirilen tedbirleri yerine getirmekle, yükümlüdür” hükmünden de görüleceği üzere, eğer bir işyeri, bünyesinde çalışan uzman, hekim görevlendirmeyip, OSGB’den hizmet alıyorsa, her ne kadar 2013 yılından bu yana işleyiş bu şekilde olmasa da, işyerinin muhatabı uzman, hekim değildir, doğrudan doğruya OSGB’dir. İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’te, iş güvenliği uzmanının görev, yetki ve sorumluluğu olarak belirtilen hususlar OSGB çalışanı olarak hizmet sunan iş güvenliği uzmanını kapsayan hususlar değildir.
- İŞYERİNİN ÇALIŞANI OLARAK HİZMET VEREN İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI İŞYERİNDE MEYDANA GELEN İŞ KAZASI NEDENİYLE CEZA DAVASINDA YARGILANABİLİR Mİ?
İş güvenliği uzmanlarının kazalardan sonra kolluk güçleri ve yargı makamları tarafından “olağan şüpheli” olarak görülmelerinin önemli nedenlerinden birisini bilirkişi raporları oluşturuyor. Bilirkişi raporlarında uzmanların görevi olarak sayılmayan, ya da bir ekip tarafından yerine getirilmesi gereken hususlar da uzmanın göreviymiş gibi yer alıyor.
Türk Ceza Kanununa göre:
Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.
Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
Bu makalenin yazarı olarak ben, hukukçu değilim, hukuk insanı değilim, İş güvenliği uzmanlarının yargılanma gerekçelerine baktığımızda, ortada bir hukuksuzluk olduğunu görebiliriz. Örneğin; Risk değerlendirmesi yapmamak, risk değerlendirmesinde uygun önlem önerisinde bulunmamak, işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi vermemek, iş ekipmanlarının periyodik kontrolü konusunda öneride bulunmamak, işyerindeki uygunsuzlukların ortadan kaldırılması için öneride bulunmamak, işyerindeki hayati tehlike konusunda bakanlığa bildirimde bulunmamak gibi nedenleri görüyoruz. Tüm bu sayılanların hiç birinin yukarıda yer alan taksir, bilinçli taksir, olası kast ya da kast kapsamında değerlendirmek mümkün değildir.
- GARANTÖSEL İHMALİ SUÇ KAVRAMI
İş güvenliği uzmanlarına, yerel mahkemeler, istinaf mahkemeleri, Yargıtay tarafından taksir, ya da bilinçli taksir nedeniyle verilen cezaların hukuki temeli yoktur.
İş güvenliği uzmanlarına yönetmeliklerle getirilen yükümlülükler ihmali suç kapsamında değerlendirilebilir mi?
Ceza hukuku normları, yasaklayıcı ve emredici normlar olmak üzere, iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Sadece icrai bir hareketle ihlal edilebilecek olan ve belirli bir hareketin yapılmasının istenmediği yasaklayıcı normlarda, yasaklanan hareketin yapılması sonucunda bir hak ihlali gerçekleşmektedir [13] Örneğin; TCK m. 81’de yer alan öldürmeyi yasaklayan norm bir kimsenin öldürülmesiyle ihlal edilmiş olacaktır. Emredici normlarda ise, belirli bir hareketin yapılması yasaklanmamakta, aksine belirli bir hareketin yapılması emredilmektedir. Bu emredici kurala uyulmaması başka bir ifadeyle yapılması emredilen hareketin yerine getirilmemesi sonucunda haksızlık meydana gelmekte yani kanunda tanımlanan suç, ihmali hareketle işlenmektedir.[15]
Emredici norma aykırı davranılmasıyla işlenen ihmali suçlar öğretide gerçek ihmali suçlar ve gerçek olmayan veya görünüşte ihmali suçlar olarak iki kategoride değerlendirilmektedir. Gerçek ihmali suçlar; kişinin kanunda tanımlanan icrai davranışı kasten yapmamasıyla oluşmakta olup suçun gerçekleşmesi için ayrıca neticenin de gerçekleşmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Gerçek olmayan veya görünüşte (ya da garantörsel) ihmali suçlar ise, neticenin önlenmesi bakımından hukuki yükümlülük altında bulunan fail tarafından kanunda tanımlanan neticenin meydana gelmesinin engellenmemesi şeklinde işlenen suçlardır. Bu nedenle kanunda düzenlenen ve kural olarak icrai bir hareketle işlenen suçun ihmali bir hareketle de işlenmesine garantörsel ihmali suç, denilmektedir. [16]
Öğretide neticenin meydana gelmesinin engellenmesi yükümlülüğü “garantörlük” olarak adlandırılmaktadır. [17]
Garantörlük Türleri
Garantörlük, iki ana kategoriye ayrılabilir:
Koruma Garantörlüğü: Bu tür garantörlük, bir kişinin başka bir kişinin hayatını, sağlığını veya mallarını koruma yükümlülüğü altına girdiği durumlardır. Örneğin, ebeveynlerin çocuklarını koruma yükümlülüğü, doktorların hastalarını tedavi etme yükümlülüğü koruma garantörlüğü kapsamına girer.
Gözetim Garantörlüğü: Bu tür garantörlük, bir kişinin tehlikeli bir durumu veya olayı gözetim altında tutma ve önlem alma yükümlülüğüdür. Örneğin, fabrika müdürlerinin iş güvenliği önlemlerini sağlama yükümlülüğü gözetim garantörlüğü kapsamına girer.
Garantörlük konusunda, ülkemizde birçok yayın bulunmaktadır. Bu yayınlarda verilen örneklere baktığımızda;
- Bir annenin doğurduğu çocuğu, sokağa terk etmesi, bebeğin ölmesi,
- Bir hekimin, acil servise getirildiğini gördüğü ağır yaralı bir hastasına, tıbbi müdahalede bulunmaması ve hasta yaşamını yitirmesi,
- Annenin aç kalan bebeğini emzirmemesi, bebeğin ölmesi
- Tren yolunda görevli kişinin trenin geldiğini görmesine rağmen, tren yolundaki dişli çarkları indirmeyerek, trenin kaza yapmasına neden olması,
Gibi örnekleri görmekteyiz.
Dolayısıyla, iş kazalarıyla ilgili olarak işveren sorumluluğu konusunda bir tartışma yokken, iş güvenliği uzmanlarının sorumluluğu konusunda kamuoyunda tartışma söz konusudur. Her şart altında işveren yükümlülüğü olan, İş güvenliği uzmanının görevi olduğu bile tartışmalı olan, “eğitim vermemiş”, “risk değerlendirmesi yapmamış”, “uygun kişisel koruyucu donanım önermemiş”, “eksiklikleri onaylı deftere yazmamış”, “eksiklikleri bakanlığa bildirmemiş” vb. hususların neden, taksir, bilinçli taksir, olası kast, ya da ihmali davranış, garantörlük kapsamında yer aldığı ya da yer almadığı örnekleriyle somut olarak tartışılmalıdır.
- SONUÇ
- Ülkemizde iş kazaları/cinayetleri, ölümler, kaza sıklık hızı, ağırlık oranı her geçen yıl daha da artmaktadır. Devlet ve işveren işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması konusundaki yükümlülüğünü yerine getirmemektedir.
- Ölüm ve yaralanma sonrasında işverenler için cezasızlık söz konusudur.
- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bakanlığın görevli birimlerinin iş kazası ve ölümlerin önlenmesine ilişkin bir kaygısı, çabası olduğundan söz edemeyiz. Ölüm sayısı rekor sayıya ulaşmışken bile Bakan, Rehberlik Teftiş Kurulu Başkanlığı ölümlere ilişkin tek bir cümle bile kurmadı. Geçtiğimiz günlerde Kayseri’de düzenlenen İş Sağlığı Güvenliği Haftasında da, ILO Konferansında da, bakan ve yetkililerce önleme konusunda tek bir cümle bile kurulmadı.
- İşçi sağlığı ve güvenliği piyasalaştırılmış, her gereklilik parayla satılır hale getirilmiştir.
- İşçi sağlığı ve Güvenliği sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yönetilemeyecek kadar önemli bir alandır. Alanı yönetmek üzere, Sendikalar, Üniversiteler, Meslek Örgütleri, İlgili Bakanlıkların yer aldığı, ida Ulusal İşçi Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü/Kurumu oluşturulmalıdır.
- Tüm mevzuat Enstitü/Kurumca yeniden oluşturulmalıdır.
- Daha çok işyerinin denetlenebileceği şekilde denetleme mekanizması yeniden düzenlenmelidir.
- İşverenlerin cezasızlığına göre kurgulanmış sistem yerine, işveren yükümlülüğünü ve cezalandırılmalarını esas alan bir yapılanmaya gidilmelidir.
KAYNAKÇA
1. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 24.03.2016 tarih, 2016/4174 E. ve 2016/5185 K. sayılı kararı
2. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 16.02.2015 tarih, 2014/23286 E. ve 2015/2550 K. sayılı kararı
3. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 12.02.2015 tarih, 2014/10603 E. ve 2016/4174 K. sayılı kararı
4. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde. 6
5. İstatistiklerle Türkiye’nin İstatistik Görünümü, İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdürlüğü, Temmuz, 2020
6. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, madde, 3/2
7. Yıldız, E. 2023. “İşveren Vekilinin İş Kazasından Doğan Sorumluluğu”, İstanbul Medeniyet Üniversitesi İMHFD, C. 8, S. 1, s. 415-450.
8. Çelik, N., Caniklioğlu, N., Canbolat, T. ve Özkaraca, E. 2021. “İş Hukuku Dersleri, 34. Bası, Beta Yayınları, İstanbul.
9. Tekin, B. ve Öntaş, B. 2024. “İş Kazalarında Bilirkişilik”, Mühendis ve Makina Güncel, Mayıs Sayısı. Tekin, B. ve Öntaş, B. 2024. İş Kazalarında Bilirkişilik, Mühendis ve Makina Güncel, Mayıs Anayasa Mahkemesi, 2012/97 E., 2013/51 K No, Resmi Gazete, 31.12.2013 gün ve 28868 sayılı Resmi Gazete
10. Özdemir, E. 2020. “İş Sağlığı ve Güvenliği Hukuku Dersleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul, s. 113.
11. Özdemir, E. 2020. “İş Sağlığı ve Güvenliği Hukuku Dersleri”, Vedat Kitapçılık, İstanbul, s. 119.
12. Tekin, B. 2025. “İş Sağlığı ve Güvenliğinin Sağlanmasında Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinin Sorumluluğu” POSH MAGAZİNE, İş Sağlığı Güvenliği Gelişim Dergisi, Ocak- Şubat Sayısı.
13. Hakeri, H. 2013. “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, 16. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, s. 149.
14. Özgenç, İ. 2013. “Ceza Hukuku Genel Hükümler”, 9. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, s. 219, 224; Hakeri, Ceza Hukuku, s. 153.
15. Avcı, M. ve Yerdelen E. 2015. “Karar İncelemesi – Garantörsel İhmali Suçta İhmali ve İcrai Davranış Ayrmı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XIX, Y., Sa. 1.